İçinden Çizgiroman Geçen Roman: Son Hafriyat


Onca olumlu yoruma, onca tavsiyeye rağmen nedense Behzat Ç. çok uzun süre kulaklarımı tıkadığım bir karakter oldu. Geçenlerde onuncu yıldönümü nedeniyle yapılan özel baskısıyla yeniden okur gündemine giren ‘Her Temas İz Bırakır’ın, bu yeni farkındalıkla sepetime eklenmesiyle birlikte Behzat Ç. ile tanışıklığımız başladı. Bu kitap hiç beklemediğim şekilde, tabiri caizse, dağıttı beni. Bir yandan girift polisiye vakalar silsilesi, diğer taraftan başkomiserin sorunlu aile ve sosyal yaşamı. Kardeşi Behzat için şöyle diyecekti Şevket bir sonraki kitapta, ki haklılık payı da yok değildi:

Behzat Ç. elini kapı zilinden çekmeyen işitme engelli şahsın kim olduğunu anlamak için delikten baktı, ağbisi Şevket. Kapıyı açtı. Şevket elindeki yassı JB şişesinden hararetli bir yudum çekti, yalpalayarak içeri girdi. ‘Battım,’ dedi. ‘Hiçbir şeyim kalmadı.’ Siyah bir takım giymişti, içindeki uçuk mavi gömleğin üstten iki düğmesi kopuktu, çözük yeşil kravatı okulu asmış bir liseli gibi gömleğinin iki yanından sarkıyordu. İçinde Tekel biraları olan siyah poşeti Behzat Ç.’ye uzatıp ‘Al,’ dedi. ‘Seversin. Siyah poşet kanser yapıyormuş ama sana bir bok yapamaz. Sen siyah poşeti kanser yaparsın.’

Sert, zor bir insandı Behzat Ç., şiddete meyilli, hiddete kapılması an meselesi bir karakterdi, ürkütücüydü, kontrolsüzdü. Ama herşeyden öte, hukuku gözetmese bile hakkı, adaleti gözetiyordu. Otorite karşısında eğilmeyen, bildiğini okuyan tarafı sanıyorum cazip olan yönüydü. Çıbanbaşıydı. Aykırıydı. Bölüm içi kavgalar, bölümler arası çekişmeler, devlet denen kurumun çürümesi falan derken sistem eleştirisini hunharca yaparak hızla eriyordu ellerimde ‘Her Temaz İz Bırakır’. Emrah Serbes’in formülü herkes gibi bende de tutmuştu; Behzat Ç. ile hüzünlenir, Behzat Ç. ile güler olmuştum...

Hele ki yazarın üç yüz sayfa boyunca okura önce kabul ettirdiği, sonra içselleştirttiği ve onca sorunluluğuna rağmen sempati duydurttuğu Behzat Ç.’ye yaşattığı o son dehşet yok mu?!! Bir yumru geldi oturdu yapıştı gırtlağıma. Kendime gelemedim bir süre...

Hemen peşisıra Emrah Serbes’in ikinci (ve şimdilik son) Behzat Ç. romanı ‘Son Hafriyat’ bekliyordu okunmamış roman yığınımın en üstünde. ‘Her Temas İz Bırakır’ın bir sene sonrasından başlıyordu ve bir önceki hikayede yaşananların etkileri karakterler üzerinde, özellikle de Behzat Ç.’de ayan beyan devam ediyordu. Daha sert, daha küfürlü bir yazındı bu seferki. Kurgu ve giriftlik ilk hikayeye göre belki bir tık aşağıda kalmıştı ama sürükleyiciliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. Polis yakınlarını diri diri gömen bir sosyopatın peşinde geçiyordu hikaye ve sessiz Behzat Ç., en az konuştuğu kadar etkileyiciydi...

Ve içinden bolca çizgiroman geçiyordu ‘Son Hafriyat’ın. Öyle birkaç satırlık çizgiroman göndermeleriyle falan değil, ismini öğrenemediğimiz katilin kendisine Red Kit demesiyle başlayıp, hikayeye dahil olan karakterlerden bir kısmının gerçek isimlerinden ziyade anlı şanlı çizgi karakterlerle nitelendirilmesiyle devam ediyordu. Tabii ki çizgiromana dair birkaç anısı da unutulmamıştı kendisini Red Kit ile özdeşleştiren katilin...



Ve tuhaftır, artık nasıl bir etkilenmekse, nasıl bir oyunculuksa, dizisini belki bir kez, o da yarım yamalak izlememe rağmen kitapları okurken zihnimde hep Erdal Beşikçioğlu’nun Behzat Ç.’si, Fatih Artman’ın Harun’u vardı. Şimdi önümde 96 bölümlük bir Ankara polisiyesi ve bir Behzat Ç. filmi beni bekliyor. Artık kayıpları telafi etme zamanı...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutantın Alpha’sı, Gamma’sı, Omega’sı...

Nils Holgersson ve Morton: Sapasağlam Bir Çocukluk Nostaljisi...

Clone...